Sanal Bahis Sadece İllegal Sitelerde Mi Yasaklanmalı? (Özel Yazı)

İlk yazımın maalesef sanal kumar ve bu zehrin sorunları ile alakalı olması, özellikle genç gazetecilerden biri olarak beni derinden üzüyor. Her gün televizyon ekranlarını açtığımızda ya da gündemi takip ettiğimde, gündem toplantılarımızda konuştuğumuzda veya çevreye baktığımızda emniyet güçlerinin sanal kumar ve yasa dışı bahis operasyonlarıyla ilgili yeni bir habere rastlıyoruz. Kolluk kuvvetlerinin toplumun huzurunu tehdit eden, binlerce yaşıtımızın hayatını karartan bu şebekelere karşı büyük bir mücadele verdiğine şahit oluyoruz ki bakan bey de bunu sürekli paylaşıyor, her gün yeni operasyonlar var. Ancak diğer taraftan, resmî izinli bazı şirketlerin ya da alışveriş sitelerinin “oyun” adı altında benzer mantıkla çalışan, kişileri para yatırmaya ve risk almaya yönlendiren uygulamaları rahatlıkla sürdürmesi ciddi bir çelişki oluşturuyor. Sokakta, kahvehanelerde ya da gizli ofislerde kurulan yasa dışı bahis çetelerine karşı operasyon yapılırken, akıllı telefonlarımızın bir uygulama mağazasında karşımıza çıkan ve çoğu zaman “eğlence” kisvesi altında aynı işlevi gören sanal bahis sistemleri gözümüzün önünde duruyor. Bu durum, toplumda “bazılarına izin var, bazılarına yok” algısını pekiştiriyor ve özellikle bizlerin arasında kafa karışıklığına neden oluyor. Tabii sadece durum bu değil, kumar ve kumarhaneler yasak olmasına rağmen toplu taşıma araçlarında, istasyonlarda bahis reklamı resmî şirketler aracılığı ile gözümüze sokulmaya ve talep etmeye çağırıyor.

Diyanet İşleri Başkanlığı da geçtiğimiz haftalarda bu konuya değinmiş, cuma hutbesinde kumar ve bahis oyunlarının yalnızca yasa dışı olanlarının değil, “oyun” adıyla piyasaya sürülen sanal versiyonlarının da insanı yıpratan, aileleri dağıtan, biz gençleri zehirleyen bir illet olduğuna dikkat çekmişti. Diyanet’in bu hatırlatması aslında çok kıymetliydi, çünkü sorun sadece bir “hukuki suç” meselesi değil; aynı zamanda toplumsal bir yara, ahlaki bir çöküş ve psikolojik bir tahribattır. İnsanların emek vermeden kazanma hırsı üzerine kurulu bu sistem, günün sonunda bireyleri yoksulluğa, aileleri parçalanmaya ve bizleri de karanlık yollara sürüklüyor. Her geçen gün etrafımızdaki çok sayıda kişi bu illet yüzünden ya intihar ediyor ya psikolojik sorunlar yaşıyor.

Buradaki en çarpıcı noktalardan biri ise bizlerin bu ağlara ne kadar kolay kapılabildiği. Yeşilay’ın yayımladığı verilere göre yetişkinler arasında kumar oynama bozukluğunun yaygınlığı %0,1 ile %5,8 arasında değişiyor. Ancak yetkililer, kumara başlama yaşının giderek düştüğünü, ergenlik çağında bu davranışa yönelen kişilerin ilerleyen yıllarda bağımlılığa daha yatkın hale geldiğini vurguluyor. Özellikle çevrimiçi oyunların içine gizlenmiş “skin betting” tarzı bahis unsurları, insanların daha farkına varmadan bu alışkanlığa bulaşmasına yol açıyor. Bu süreçte gençler yalnızca maddi kayıplarla değil, aynı zamanda psikolojik çöküntülerle de karşılaşıyor. Amerikan Psikiyatri Derneği’nin bulguları, kumar bağımlılığının intihar düşünceleriyle yakından ilişkili olduğunu ortaya koyarken, çeşitli araştırmalarda bağımlılığın bireylerde umutsuzluğu ve hayattan kopuşu artırdığı ifade ediliyor.

Toplumun geleceği bizlere bağlıyken, böylesine yıpratıcı bir alışkanlığa yönelinmesi hepimiz için alarm zillerinin çaldığını gösteriyor. Bugün sanal bahis sitelerinde vakit geçiren lise çağındaki gençlerin yarın ekonomik, psikolojik ve sosyal sorunlarla karşılaşma ihtimali çok yüksek. Üstelik bu süreç yalnızca bireysel değil; aileleri, hatta toplumsal huzuru tehdit eden sonuçlar doğuruyor. Emniyet güçlerinin her gün gerçekleştirdiği operasyonlar elbette kıymetli ama yeterli değil. Burada esas mesele, bizleri bu mecralara yönlendiren zemini ortadan kaldırmaktır. Bahis ne olursa olsun hayatımızdan, spordan ve diğer her türlü alandan kaldırılmalı. Bu zehre ulaşmak isteyenler resmî kanallar ile yapabilmeli ama bu kurumlar açık alanlara reklam ve sponsorluk yaparak insanları çekmemelidir.

Sonuç olarak, sanal kumar ve bahis meselesi sadece “yasa dışı platformlarla mücadele” boyutuyla değil, resmî zeminde devam eden benzer uygulamaların da sorgulanmasıyla ele alınmalıdır. Diyanet’in hutbesinde yaptığı çağrı bu açıdan değerlidir; çünkü mesele bir yönüyle hukuk, diğer yönüyle ahlak ve toplumsal barış problemidir. Bizleri bu sarmaldan uzak tutmanın yolu sadece operasyonlarla değil; ailede bilinçlendirme, eğitim kurumlarında farkındalık çalışmaları ve en önemlisi toplumun her kesimini kapsayan bir hassasiyetle mümkündür. Eğer bugünün çocuklarını ve insanlarını “oyun” adı altında gizlenen kumar tuzağından çekip alamazsak, yarın çok daha derin sosyal sorunlarla yüzleşmek zorunda kalabiliriz. Şimdi yapılması gereken, mücadeleyi yalnızca yasa dışı şebekelere değil, her türden bağımlılık üretici mekanizmaya karşı topyekûn bir şekilde yürütmektir.

Sonraki yazıda görüşmek üzere, Allah’a emanet olun.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir