Depremlerin ne zaman ve nerede olacağı önceden bilinemese de, bilim insanları fay hatlarını izleyerek riskleri anlamaya çalışıyor. Bu süreç, yerin hareketlerinin yüzeyden milimetrik hassasiyetle izlenmesinden, deniz altına yerleştirilen akustik sistemlere kadar birçok yöntemle yürütülüyor.
Yüzeydeki Hareketler Uydu Teknolojileriyle Takip Ediliyor
İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Avrasya Yer Bilimleri Enstitüsü’nden Prof. Dr. Sinan Özeren’in verdiği bilgilere göre, Türkiye’de aktif fay hatları uydu destekli sistemlerle izleniyor. Bunların başında yüksek hassasiyetli GPS istasyonları geliyor. Bu sistemler, belirli referans noktalarına göre yerin milimetrik düzeydeki hareketlerini tespit ediyor.
Bir diğer yöntem ise Yapay Açıklıklı Radar İnterferometrisi (İnSAR). Bu teknoloji, daha geniş alanlarda yüzey deformasyonlarını gözlemleyebiliyor ancak GPS kadar noktasal hassasiyet sunmuyor.
Deniz Altı Fayları Akustik ve Sismik Yöntemlerle Gözlemleniyor
Uydu sinyalleri tuzlu su içinde yayılmadığı için, deniz altındaki fay hatlarının izlenmesi farklı yöntemler gerektiriyor. Prof. Dr. Özeren, akustik sistemlerin birkaç yıl aktif kalabildiğini ve bu sistemlerle deniz tabanındaki hareketlerin takip edildiğini belirtiyor.
Marmara Denizi’nde yürütülen çalışmalarda, deniz yüzeyinden gönderilen kontrollü patlamalarla yapay sismik dalgalar üretiliyor. Bu dalgaların yer altı tabakalarından yansıması sayesinde deniz tabanının jeolojik tomografisi çıkarılıyor.
Marmara’da Fay Hattı Kilitli
Marmara Denizi’nde Alman bilim insanlarının öncülüğünde yapılan 2,5 yıllık bir çalışmada, deniz altına yerleştirilen akustik cihazlar sayesinde fay hattının davranışı doğrudan izlendi. Prof. Dr. Özeren, bu deneylerde sinyallerde anlamlı bir değişim gözlenmemesinin, “fayın kilitli olduğunu ve stres biriktirdiğini” ortaya koyduğunu söylüyor. Aynı araştırmada, bölgedeki son büyük kırılmanın 1766’da gerçekleştiği ve gelecekte 7,1 ila 7,4 büyüklüğünde bir depremin beklendiği vurgulandı (Nature, 2019).
Tarihi Depremler Paleosismolojiyle Araştırılıyor
1900 öncesi meydana gelen depremler sismometreyle kaydedilmediği için, bu olaylara ilişkin bilgiler eksik. Paleosismoloji, bu boşlukları doldurmak amacıyla geçmişte yaşanan büyük depremlerin izlerini araştırıyor.
Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi’nden Dr. Yasemin Korkusuz Öztürk, fay zonlarında kazılan hendekler ve deniz dibinden alınan örneklerle depremlerin zamanı ve tekrarlanma aralıklarının tespit edildiğini aktarıyor. Türkiye gibi yapılaşmanın yoğun olduğu ülkelerde, fay kırıklarının üzerine zamanla binalar inşa edilebildiği için bu araştırmaların önemi daha da artıyor.
Farklı Disiplinlerden Uzmanlar Birlikte Çalışıyor
Fay hatları, jeofizik mühendisleri, jeoloji mühendisleri, sismologlar ve harita mühendisleri gibi farklı disiplinlerden uzmanların iş birliğiyle izleniyor. Sismologlar, deprem sırasında yayılan dalgaları analiz ederek depremin hangi fay üzerinde gerçekleştiğini, büyüklüğünü ve derinliğini belirliyor.
Jeofizik mühendisleri ise yer çekimi, elektrik iletkenliği gibi ölçümlerle yer altı yapısını ortaya çıkarıyor. Ayrıca faylara doğrudan sondajlar açılarak alınan kaya örnekleriyle yer altındaki basınç ve sıcaklık değerleri analiz ediliyor.
Deprem Senaryoları ve Simülasyonlar
Toplanan verilerle bilgisayar ortamında olası senaryolar geliştiriliyor. Bu simülasyonlar, depremlerin yaratabileceği etkilerin öngörülmesi ve risk azaltma stratejilerinin oluşturulmasına katkı sağlıyor.








